8 Eylül 2009 Salı


Dar paçalı, iki plili, nerdeyse yarı şalvar keten pantolonlarımız, ayağımızda çokça beyaz çorap, yazları o gün giydiğimiz polo yakanın tonlarında espadril, kışın şetlandımıza ters düşmeyen bir lofır olur, cebimizde olmayan elimizde kolayı şişeden içerdik. Giyinik şevişme gizemlerinden, kafelerde ziyan olan öğle sonralarından kopup, bizi asla yarıda bırakmayacak plaklara sırtımız verdiğimiz ilk zamanlar.

Bundan hemen yirmi yıl kadar önce Yavuz Aydar, bizi billboard'un sıkıcı albümler listesine mahkum etmediğinde Toto'nun yeni albümünün tamamını çalardı Stüdyo FM'de. Biz hayatımızı kaydıran plakları kendimiz arayıp bulmak zorunda kaldık. Tam da o dönemde kırılabilir ama ağlamayan duruşumuzun sesi olan plak George Best (Reception Records, 1987) adıyla yayınlandı ve 1985 finalinde yağmur altında oynanan müsabakayı tek golle geçip Adalar Kupası'nı alan Psychocandy ile beraber, plaklarını türlere göre istif eden arkadaşların raflarının bizim de gençliğimizin katili oldu.

Geçenlerde -konumu itibariyla- yalnızca benim bildiğimi sandığım bir dövmenin ayrıntılarını bir başkasından dinliyorum ayaküstü. Bugüne değin "My Favorite Dress" eşliğinde kaç pint bira tüketmiş olabileceğimi, annemi ve evden kaçan Kennet'i hiç tereddütsüz düşünmeden bir başka küfür savuruyorum içimden ve ekliyorum; "Yorgunum".

Biten yılın en iyi kayıtları arasında hiç kuşkusuz Camera Obscura'nın albümü de vardı; Let's Get Out This Country (merge Records, 2006). Çok samimi, müzikle haysiyet yapılmayacağını muhtemelen ilkokul çağında babalarının plaklarını dinleyerek öğrenmiş güzel insanların grubu Camera Obscura. Plak formatında satın alan saygıdeğer dinleyicilerine aynı zamanda bir "dijital indirme" şifresi de hediye eden albümün tartışılacak pek bir tarafı yok. Zaten biz George Best'ten bu yana neyin iyi olduğunu da tartışmıyoruz.

Rolling Stone, Ocak 2007

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder